4 Ekim 2012 Perşembe

Soru Bankası

28- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

The committee expressed their approval of the designs he submitted, and ............ .

A- me, either    B-so did I     C-so have     D-so we do   E-nor did I


CEVAP : Verilen cümledeki ifade olumludur. Olumlu cümleler için ''ben de'' demenin farklı yolları vardır. A ve E seçenekleri olumsuz ifade için kullanıldığından hemen elenebilirler. D seçeneği ise devrik yapı kurallarına uymadığı için yanlıştır. Geriye B ve C seçenekleri kalmaktadır. Verilen cümle simple past olduğundan doğru cevabın B seçeneğinde olduğunu görmekteyiz.

Cevap B


27- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

In the largely closed economies of the Gulf, private as well as public funds have .......... turned to real estate and equity markets, fuelling a dangerous speculative boom.

A) unlikely
B) nominally
C) rapidly
D) still
E) tightly


CEVAP : Soruda 'özel sektörün emlak piyasasına yöneldiğinden' bahsedilmektedir. Bu yönelişi niteleyecek 'hızla' anlamına gelen 'rapidly' kelimesi doğru cevaptır.

Cevap C (kpds mayıs 2007)



26- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

China and India serve as models for Africa because their experiences hold lessons for devoloping countries on how to manage ............... economic and political transformation.

A) deceitful
B) persuasive
C) accessible
D) irregular
E) gradual


CEVAP : Verilen cümlede gelişmekte olan ülkelerden bahsedilmektedir. Ekonomik ve politik dönüşümü niteleyecek olan en uygun sıfat ''kademeli'' ''gradual'' olmalıdır. 

Cevap E (kpds mayıs 2007)




25- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

Volcanoes are built by the .......... of their own eruptive products, which are lava, ash flows, airborne ash and dust.

A) accumulation
B) destruction
C) explosion
D) instability
E) growth


CEVAP : ''Yanardağların lav, kül ve tozların birikmesiyle oluştuğu'' anlamını veren bu cümleye göre, verilen boşluğu uygun şekilde tamamlayacak olan kelimenin ''birikim, toplanma'' anlamına gelen ''accumulation'' olduğu görülmektedir.

Cevap A (kpds mayıs 2007)


24- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

Several species of birds in Vietnam vanished during the war, .......... they began to reappear in the 1980s and their gradual return has been encouraged by Vietnamese villagers.

A) but
B) since
C) unless
D) when
E) if


CEVAP : Noktalama işaretlerine bakarak pratik bir şekilde çözebileceğimiz bir soru. ''since, unless, when, if''  bağlaçlarından önce kesinlikle virgül kullanılmaz. ''But'' bağlacından önce muhakkak virgül kullanılması gerektiğinden doğru cevap ''but'' bağlacıdır.

Cevap A (kpds mayıs 2007)



19.-23. sorularda, aşağıdaki parçada numaralanmış yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

Music educators give us many good reasons for playing. It is said to feed our intelligence and (19) ......... our self-esteem. It removes us from the anxieties of daily life, placing us in the curious world of self-expression, (20) ............ the linear passage of time seems to vanish. Of course, the roots of British musicianship go far deeper than a list of healthy lifestyle tips. Britain's history has shaped a great diversity of musical traditions, many of which (21) ............ flourish. The patchwork of Anglo-Saxon and Celtic nations, the myths of a rural idyll created (22) ............ rapid urbanization, the close relationship with America and the immigration from the West Indies, south Asia and Africa -all (23) ............ to the wealth of music literature and recordings.

19- 
A) raise 
B) appreciate
C) afflict
D) represent
E) provoke


CEVAP : Özgüveni artırmak anlamını veren ''raise'' fiili doğru yanıt

Cevap : A



20- 
A) wherever
B) which
C) where
D) how
E) whom

CEVAP : Boşluktan önce gelen 'world of expression' ifadesi ile 'bir yerden' bahsedilmektedir. Boşluğa bu yeri niteleyecek 'where' yapısının getirilmesi uygun olacaktır.  

Cevap : C



21- 
A) then
B) still
C) thus
D) almost
E) too

CEVAP : Boşluğu ''still' zarfı ile doldurduğumuzda cümlenin anlamı ''İngiltere tarihi çok çeşitli müzik geleneklerini şekillendirmiştir ve bunların birçoğu 'halen' gelişmektedir'' olmaktadır.

Cevap : B



22- 
A) of
B) in
C) at
D) with
E) by

CEVAP : Cümlede 'passive' yani 'edilgen' bir yapı bulunmaktadır. Eylemin kim tarafından yapıldığını belirten ''by'' ilgeci bu yapıyı en uygun şekilde tamamlayacaktır. Sorularda çok sık karşılaşmakta olduğumuz bir yapı.

Cevap : E




23- 
A) have contributed
B) would contribute
C) had contribute
D) will contribute
E) to have contributed

CEVAP : Verilen cümlede zaman belli değildir. Bu tarz zamanı belirsiz olan sorularda boşlukların 'have + V3 ' yapısı ile doldurulması uygun olacaktır.

Cevap : A


18- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

At present, interest rates are comparatively ..........; let's hope they remain that way.

A) frequent
B) uneasy
C) consecutive
D) comprehensive
E) steady


CEVAP : Bu soruda kelime bilgisi ölçülmektedir. interest rate (faiz oranları) ifadesi için sabit, süreklilik gösteren, değişmeyen anlamına gelen ''steady'' kelimesinin kullanımı uygun olacaktır.

(kpds mayıs 2006)



17- Cümleler sırasıyla okunduğunda parçanın anlam bütünlüğünü bozan cümleyi bulunuz.

(I) Although about 1,400 seed banks exist worldwide, Norway's massive Svalbard Global Seed Vault dwarfs them all and aims to safequard duplicates of the seeds. 

(II) Stored seeds are frequently lost because of natural disasters, war, and warm temperatures.
(III) However, the United Nations predicts that %70 of the world's polulation will live in urban areas by 2050. 
(IV) So, Svalbard was built to withstand these challenges.
(V) The facility is remote, located 1,000 kilometres beyond mainland Norway's northernmost tip.

A) I     B) II     C) III     D)IV      E) V



CEVAP : Parçanın genelinde Norveç'teki tohum bankasından bahsedilmektedir. C seçeneğinde ise Amerika'nın nüfusundan bahsedilmekte olup, parçanın anlam bütünlüğünü bu şık bozmaktadır.

Cevap : C (kpds kasım 2009)



16- Verilen cümleyi uygun şekilde tamamlayan ifadeyi bulunuz.

............ before grapes can be transformed into fine wine


A) Harvesting was a very costly and tiring process
B) Farmers were expecting higher prices
C) Drought does much damage to grape vines
D)The farm workers in France have protested at lower wages
E) There is much work do be done



CEVAP : Soru cümlesinde geçen ''before'' ve ''Present Tense'' yapıları, cümlenin ilk kısmında geniş zaman kullanımını gerektirmektedir. Zaman uyumuna göre eleme yaparsak geriye C ve E seçenekleri kalmaktadır. Anlam bakımından 'üzümler şaraba dönüştürülebilmeden önce yapılması gereken çok iş var' anlamını veren şık doğru cevabımız.

Cevap : E (kpds kasım 2007)



15- Verilen İngilizce cümleye anlamca en yakın Türkçe cümleyi bulunuz.

People spend energy when they are physically active, but they also spend energy when they are resting quietly.


A) İnsanlar, bedensel olarak etkin olduklarında enerji harcarlar, ama sakin bir şekilde dinlenirlerken de enerji harcarlar.
B) İnsanların bedensel olarak etkin olması, onların enerji harcamalarına yol açar; ancak, hiç hareket etmediklerinde de enerji harcarlar.
C) Bedensel olarak etkin olduklarında enerji harcayan insanlar, sakin olduklarında da enerji harcarlar.
D) İnsanlar, bedensel etkinlikte bulunurlarsa enerji harcaması olur, ama hiç hareket etmezlerse de enerji harcaması olur.
E) Bedensel etkinlikte bulunan insanlar enerji harcarlar; ancak, bu insanların enerjileri dinlendiklerinde de harcanır.




CEVAP : Cümlenin öznesi ''people'' yüklemi ''spend'', sadece A seçeneğinde ''insanlar ve ''harcarlar'' çevirileri doğru verilmiştir. Çeviri sorularında ilk önce özne ve yüklemi bulup, uymayan seçenekleri elemek bize zaman kazandıracaktır.

Cevap : A



14- Verilen cümleyi uygun şekilde tamamlayan ifadeyi bulunuz.

Smallpox was once a dreaded human disease, ............. .


A) while genetic engineering can be used in several ways to make vaccines.
B) although today DNA technology is helping medical researchers develop vaccines.
C) even if artificial-mutant vaccines may cause fewer side effects than natural mutants.
D) but it was eradicated worldwide in the 1970s by widespread vaccination.
E) since there has been no effective drug treatment for many viral diseases.




CEVAP : Past tense ile kurulmuş bu cümleyi tamamlayacak olan cümlenin de past zamanlı olması gereklidir. Sadece D seçeneğinde past tense bulunduğunu görmekteyiz. 

Cevap : D



13- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

There ........ various indications that the current financial crisis ............. a damaging effect on technology  companies.


A) are/ is having
B) were/ will have
C) had been/ has had
D) have been/ would have had
E) would have been/ had had




CEVAP : Ekonomik krizden bahsedilen cümlede geçmişe dair herhangi bir past yapı bulunmamaktadır. Past yapı içeren B, C, D, E seçenekleri hemen elenir. Elimizde kalan tek seçenek olan A seçeneği doğru cevap.

Cevap : A



12- Karşılıklı konuşmanın boş bırakılan kısmını tamamlayabilecek ifadeyi bulunuz.

Ronnie    : Someone's got to tell the manager!

James     : ....................................
Ronnie    : I know it's not. But someone has to break the news to him. 
James     : Yes. I'm afraid that's true.

A) Why don't you tell him yourself? You' re just as much at fault as I am.
B) I will. he knows it's not my fault.
C) I know. But why me? It's not my fault that the virus got into the computer!
D) But I don't see why it should be me!
E) Let him find out for himself!




CEVAP : Ronnie'nin boşluktan sonra söylediği 'I know it's not' ifadesi verilen boşlukta yine it's not içeren bir ifade gerektirmektedir. B seçeneğinde de çeldirici olarak bu ifade yer almaktadır fakat I will ifadesi anlam bütünlüğünü bozmaktadır.

Cevap : C

(kpds mayıs 2005)


11- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

European companies are stepping up their investment in the Libyan gas sector, as the Libyan goverment is increasingly ........... to welcome them.


A) tentative
B) essential
C) obvious
D) similar
E) keen




CEVAP : Soruda kelime bilgimiz ölçülmektedir. ''Avrupadaki şirketler Libya'daki gaz sektörüne yatırımlarını artırıyorlar, çünkü Libya hükümeti onları memnuniyetle karşılamak için çok ...... . '' Boşluğu doldurmak için ''hevesli'' anlamına gelen ''keen'' kelimesi en uygun kelime.

Cevap : E

(kpds mayıs 2009)



10- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

If she ............... to the interview in a more positive state of mind, she ................ a better impression.



A) will go/ would make
B) goes/ has made
C) had gone/ might have made
D) would go/ had make
E) has gone/ makes


CEVAP : If clause type III (past unreal). If clause'da past perfect ve main clause'da (ana cümle) 'might have made' kullanılması uygundur. 
Cevap : C

(kpds mayıs 2002)



9- Verilen cümleyi uygun şekilde tamamlayan ifadeyi bulunuz.

As the company manufactures nearly all its cars in Germany, ...............



A) the sterling started to weaken against the euro.
B) the sports car in particular finds a market in America.
C) every effort has to be made to minimize the short-term impact of currency swings.
D) other companies have not always been so successful.
E) its costs are mostly in the European currency, euros.


CEVAP : Soru kökündeki ''as'' bağlacı bu cümlede ''-dığı için'' anlamındadır. Verilen cümle ''şirket araba üretiminin hemen hemen tamamını Almanya'da gerçekleştirdiği için...'' anlamını vermektedir. E seçeneğinde ''tüm harcamalarının çoğunlukla Avrupa para birimi olan Euro ile olduğu'' ifadesi soru kökünü hem anlam hem de yapı olarak uygun bir biçimde tamamlamaktadır. Ayrıca E seçeneğindeki ''its'' ''the company'' kelimesine gönderme yapmaktadır. Cevap : E


(kpds kasım 2003)




8- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

The judges of the international tribunal at the Hague ............, on 1st February 2002, that charges relating to all three wars .............. together.



A) would agree/ had been heard
B) have agreed/ have been heard
C) were agreed/ will be heard
D) agreed/ would be heard
E) had agreed/ were heard


CEVAP : ''1 st February, 2002'' ifadesi pointed time olduğundan V2 simple past kullanımı gerektirir. Ayrıca V2 halindeki ''agreed'' fiili ''would be heard'' ifadesi ile zaman açısından uyum göstermektedir. Cevap :D

(kpds mayıs 2002)




7- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

When he moved from Ethiopia where he .......... to England, his experiences ........... quite unlike those of his contemporaries at school.


A) had been born/ were
B) is born/ will be 
C) would be born/ would be
D) has been born/ are
E) was born/ will be


CEVAP : İlk cümledeki '' moved '' ifadesi V2 halindedir. Soruda ''Etiyopya'dan ayrılma eyleminin'' geçmiş zamanda olduğu anlaşılmaktadır. Etiyopya adjective clause kullanılarak tanımlanmıştır ve ''doğma eylemi'' doğal olarak ''ayrılma eyleminden'' daha önce olduğu için past perfect kullanılması gerekmektedir. Zaman uyumu da dikkate alındığında Cevap : A

(kpds mayıs 2002)



6- Verilen durumda söylenmiş olabilecek sözü bulunuz.

A colleague has just been promoted. You are pleased for her, but you feel disappointed it wasn't you. You want to congratulate her, but at the same time in order to let her understand how you feel, you say:

A) You're so lucky! It could have been me if I had applied.
B) I'm sorry to say this but I feel disappointed that I didn't get promoted.
C) That's good. I suppose you do deserve it more than any other candidate.
D) I heard about your promotion, I am a little disappointed I didn't get it, but good for you.
E) Well done, you deserve it. No one else could do that job.



CEVAP : Soruda verilen durumda, ''bir meslektaşınız daha yeni terfi etti. Siz de onun adına sevindiniz., fakat terfi eden kişi siz olmadığınız için hayal kırıklığına uğradınız. Onu tebrik etmek istiyorsunuz, ama aynı zamanda da nasıl hissettiğinizi anlaması için:'' ne söylediğiniz sorulmaktadır. D seçeneğinde ''terfi ettiğinizi duydum. Terfiyi ben alamadığım için biraz hayal kırıklığına uğradım ama senin adına sevindim'' ifadesi yer almaktadır. cevap : D

(kpds mayıs 2011)

5- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

Many cell phones now have the same .......... as personal computers.


A) functionality
B) ambition
C) care
D) worry
E) attentiveness


CEVAP : Kelime bilgimizin test edildiği soru kökünde genel olarak  'Şu anda bir çok cep telefonu bilgisayar ile aynı ....... e sahip.' anlamına gelen bir cümle verilmiştir. Seçeneklerdeki kelimeleri inceleyelim :

A) functionality     : işlevsellik, fonksiyonellik
B) ambition             : hırs, arzu, istek
C) care                     : bakım, kaygı, dikkat, özen
D) worry                  : merak, kaygı, endişe
E) attentiveness     : dikkatli olma, dikkat etme,

Seçenekleri incelediğimizde boşluğa gelecek en uygun kelimenin işlevsellik anlamına gelen functionality kelimesinin olduğunu görmekteyiz. Yüksek puanları hedefliyorsak kelime bilgimizin iyi derecede olması çok önemlidir. cevap: A

(kpds kasım 2009)



4- Verilen durumda söylenmiş olabilecek sözü bulunuz.

A colleague is going to check someone out on the Internet for you. It's his life that you are interested in, not his works, so you say:

A) He's rather an obscure person. I'm not surprised you couldn't find out anything about him.
B) Get me something about his life and check who has written his biography.
C) I believe he's written an autobiography; can you check if that's so? But it's other publications that I'm really interested in.
D) He's rather a controversial figure, and that interests me.
E) I know so little about him; I can't tell you what to look for.



CEVAP : Soruda verilen durumda, bir iş arkadaşımızın bizim için internette birini araştıracağını ama bizim o kişinin çalışmaları ile değil hayatı ile ilgilendiğimizi ona söylememiz istenmektedir. B seçeneği ''bana onun hayatı ile ilgili bilgi bul ve onun biyografisini kimin yazdığını kontrol et' şeklinde bir istek ifadesi bulunması nedeniyle doğru seçenektir. 

(kpds mayıs 2006)



3- Karşılıklı konuşmanın boş bırakılan kısmını tamamlayabilecek ifadeyi bulunuz.

    Sam        : Don't forget, ''clean coal'' means different things to different people.
    Charles  : I know it does. But at least people are beginning to realize that coal can be cleaned                                   and, indeed, should be.
    Sam        : ................
    Charles  : It used to be. But there are now new systems that are far more efficient and far less expensive.


A) What's the big problem, sulpher dioxide?
B) Clean coal technologies fall into three categories.
C) But isn't the cleaning of coal an extremely expensive process?
D) Coal that has been ''aged'' gives out more heat and fewer gases.
E) Is it really possible to ''clean'' coal?


CEVAP : Diyaloğun son kısmında, Charles ''Eskiden öyleydi, ama şimdi daha etkin ve çok daha ucuz yöntemler var'' ifadesini kullanmıştır. ''But'' bağlacı zıtlık bildirdiğinden boşluğa 'kömür arıtmanın pahalı olduğu ve etkisiz yöntemler kullanıldığı' gibi bir ifade getirilmelidir. Seçenekler incelendiğinde C seçeneğinde 'kömür arıtımı çok pahalı bir süreç değil mi?' ifadesi bulunduğundan ve diğer seçeneklerde boşluğa uygun ifadeler bulunmadığından cevap C seçeneği.

(kpds mayıs 2006)


2- Cümlede boş bırakılan yere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

Unless you use your computer ............, you can't expect it to function well.

A) surely
B) particularlay
C) recently
D) properly
E) soundly



CEVAP : Bu soruda kelime bilgisi ölçülmektedir. Anlam olarak ''bilgisayarınızı ........... kullanmadıkça, onun düzgün bir şekilde çalışmasını bekleyemezsiniz'' ifadesi yer almaktadır. Seçeneklerdeki kelimeler;

A) surely           : kesinlikle, emin bir şekilde
B) particularly   : özellikle
C) recently        : son zamanlarda
D) properly       : düzgün bir şekilde
E) soundly        : sağlam bir şekilde

anlamına gelmektedir. Boşluğa getirilecek en uygun kelimenin D seçeneğindeki ''properly'' olduğunu görmekteyiz.

(kpds mayıs 2005)





1- Verilen Türkçe cümleye anlamca en yakın İngilizce cümleyi bulunuz. 

Dünyanın dönüşü, ekvatorda yaşayanların ağırlığında, İngiltere'dekilerine göre %0,3'lük bir azalma meydana getirir.

A) Those living at the equator are lighter than those living in England by 0,3 %  owing to the rotation of the Earth.

B) The rotation of the Earth produces a 0,3 % reduction in weight for those living at the equator compared to those living at the equator compared to those in England.

C) One effect of the Earth's rotation is to make those living at the equator 0,3 % lighter than those living in England.

D) One effect of the Earth's rotation is to make the weight of people increase by 0,3 % as they move from England to the equator.

E) People's weight drops roughly by 0,3 % as they move from England to the equator, owing to the rotation of the Earth.




CEVAP : Cümlenin öznesi 'dünyanın dönüşü' ve yüklemi 'meydana getirir' ifadeleridir. Cevap B seçeneğidir.

Dünyanın dönüşü, ekvatorda yaşayanların ağırlığında, İngiltere'dekilere göre % 0,3'lük bir azalma meydana getirir. 

The rotation of the Earth produces a 0,3 % reduction in weight for those living at the equator compared to those in England. 

(kpds mayıs 2005)














12 Ağustos 2012 Pazar

kelime (101-200)

Resimlerin büyümesi için üzerine tıklayınız.



200) mention

anlamı     : bahsetmek

-Did she mention where she was going? (O nereye gittiğinden bahsetti mi?)




199) accent

anlamı     : aksan, şive

-She spoke English with an accent. (O bir aksan ile İngilizce konuştu.)





198) absence

anlamı     : yokluk

-The decision was made in my absence. / Karar benim yokluğumda alındı.





197) abrogate

anlamı     : feshetmek, yürürlükten kaldırmak








196) prejudiced

anlamı     : önyargılı



195) it is a pity

anlamı     : yazık


194) intimacy

anlamı     : yakınlık, samimiyet
cümlede : -establish intimacy (yakınlık kurmak)  -sexual intimacy (cinsel yakınlık)



193) quantity

anlamı     : nicelik, miktar
cümlede : -We consumed vast quantity of food and drink that night. (O gece bol miktarda yiyecek ve içecek tükettik.) -definite quantity (kesin miktar)



192) administration

anlamı     : yönetim, idare
cümlede : -administration building (idare binası)  -business administration (iş yönetimi)



191) employee

anlamı     : çalışan, eleman
cümlede : -company employee (şirket elemanı) -employee health promotion (işçi sağlık desteği)


190) addict

anlamı     : bağımlılık yapmak, bağımlısı olmak, tiryaki, bağımlı
cümlede : -alcohol addict (alkol bağımlısı) -coffee addict (kahve bağımlısı)



189) revenue

anlamı     : gelir, hasılat
cümlede : -earn advertisement revenue (reklam geliri elde etmek) -revenue growth (gelir artışı)




188) invoice

anlamı     : fatura
cümlede : - invoice date (fatura tarihi) -invoice amount (fatura miktarı) -fake invoice (naylon fatura)


187) expand

anlamı     : genişlemek, genişletmek
cümlede : - expand business (işi büyütmek)  - expand the capacity (kapasiteyi artırmak)


186) retail

anlamı     : perakende
cümlede : - retail price (perakende fiyatı) - retail shop (perakande satış dükkanı)



185) fund

anlamı     : fon, kaynak, sermaye
cümlede : - sickness fund (hastalık fonu) -european social fund (avrupa sosyal fonu)


184) vitality

anlamı     : dirilik, canlılık
cümlede : - the vitality of an institution (bir kurumun canlılığı), the economic vitality (ekonomik canlılık)



183) estate

anlamı     : arazi, arsa
cümlede : - agricultural estate (tarım arazisi), estate agency (emlak ofisi)


182) fumes

anlamı     : buhar, duman, gaz
cümlede : - factory fumes (fabrika dumanı) - exhaust fumes (egzos dumanı)



181) tiring

anlamı     : yorucu
cümlede : - Today was so boring. (Bugün çok yorucuydu.) -a little tiring (biraz yorucu)




180) purchase

anlamı     : satın almak, satın alma
cümlede : - purchase share (hisse satın almak) - purchase request (satın alma talebi)




179) consume

anlamı     : tüketmek
cümlede : - consume alcohol (alkol tüketmek) -consume consciously (bilinçli tüketmek)




178) hospitality

anlamı     : misafirperverlik, konukseverlik
cümlede : - thank you for the hospitality (konukseverliğin için teşekkürler) - turkish hospitality (türk misafirperverliği)




177) sacred

anlamı     : kutsal
cümlede : - sacred books (kutsal kitaplar) - sacred war (kutsal savaş) - sacred values (kutsal değerler)






     176) better half

     anlamı     : eş, hayat arkadaşı




175) reply

anlamı     : yanıt, yanıtlamak
cümlede : - give an evasive reply (kaçamak cevap vermek) - quick reply (acele cevap) 
-Don't reply when you're angry. (Kızgınken cevap vermeyin)




174) sake

anlamı     : hatır
cümlede : - for my sake (hatrım için) - for old time's sake (eski zamanların hatrı için)





173) emigrate

anlamı     : (başka bir ülkeye) göç etmek
cümlede : - The seventeenth century is probably the first in English history in which more people emigrated than immigrated. (Onyedinci yüzyıl, muhtemelen, İngiliz tarihinde, İngiltere'yi terk eden kişilerin sayısının İngiltere'ye gelen kişilerin sayısından daha fazla olduğu olduğu ilk yüzyıldır.)





172) gigantic

anlamı     : devasa, çok büyük
cümlede : -The cost has been gigantic. (Maliyet çok fazla) -gigantic statue (devasa heykel)

171) dedicate

anlamı     : adamak
cümlede : -She has dedicated his life to scientific research. (Hayatını bilimsel araştırmaya adadı.) Not: dedication : adama, ithaf





170) cautious

anlamı     : tedbirli, ihtiyatlı
cümlede : -She's a cautious driver. (Tedbirli bir sürücüdür.)

169) reinforce

anlamı     : güçlendirmek, takviye yapmak, desteklemek, sağlamlaştırmak
cümlede : -reinforce the team (takıma takviye yapmak) -Her behaviour merely reinforced my dislike of her. (Onun davranışı sadece benim ona karşı olan nefretimi artırdı.)


168) peril

anlamı     : tehlike, risk, teklikeye atmak
cümlede : - However, too much excitement invites peril. (Fakat aşırı heyecan riski de beraberinde getirir.)  - be in peril (tehlikede bulunmak)



167) efficiently

anlamı     : etkili biçimde, verimli şekilde
cümlede : - work efficiently (verimli çalışmak) -American schools need more time if they are to teach efficiently. (Amerikan okullarının, eğer verimli eğitim yapmaları isteniyorsa, daha çok zamana gereksinimleri vardır.) kpds'de çok çıkan bir kelime





166) judiciary

anlamı     : yargı
cümlede : -independence of judiciary (yargı bağımsızlığı) bizim ülkemizde bu yok  -judiciary power (yargı gücü)





165) artificial

anlamı     : suni, yapay
cümlede : - artificial food (yapay gıda), artificial intelligence (yapay zeka)




164) abate
anlamı     : azalmak, dinmek
cümlede : -The storm abated. (Fırtına dindi.) - abate pollution (kirliliği azaltmak) -Nothing can abate her energy. (Hiçbir şey onun enerjisini azaltamaz.)


163) fortress
anlamı     : kale, hisar
cümlede : - Rumeli Fortress (Rumeli Hisarı) -The famous Tower of London was built as a fortress by William the Conqueror. (Ünlü Londra Kulesi Fatih William tarafından bir kale olarak yapılmıştı.)


162) revenge

anlamı     : intikam almak, intikam
cümlede : - look for revenge (intikam aramak), time for revenge (intikam zamanı)




161) rapid

anlamı     : hızlı, çabuk
cümlede : - rapid population growth (hızlı nüfus artışı), rapid change (hızlı değişim)



160) elegant

anlamı     : zarif, şık
cümlede : - elegant design (şık tasarım)  - Her novels are skillfully constructed, and her style is smooth and elegant. (Onun romanları ustaca yazılmış, tarzı yumuşak ve zariftir.)



159) dramatically

anlamı     : önemli oranda, önemli ölçüde
cümlede : - Fossil analysis improved dramatically in the 1960s, with the advent and refinement of two echniques: radiometric dating and stratigraphy. (1960'larda iki tekniğin bulunması ve gelişmesi ile fosil analizi önemli oranda iyileşti: radyometrik tarihleme ve katman bilgisi.)



158) soil

anlamı     : toprak
cümlede : -Having just suffered the deadliest attack ever on the US soil, a great majority of the people believed another attack was imminent. (Amerikan topraklarında ilk defa olan bu ölümcül saldırıyı yaşadıktan sonra toplumun büyük bir kesimi bir başka saldırı olasılığına inandı.)

157) slavery

anlamı     : kölelik
cümlede : - slavery and slaves in literature (edebiyatta kölelik ve köleler)  -Like nearly all the peoples of the ancient world, the Romans took slavery for granted. (Antik Dünyanın tüm halkları gibi Romalılar da benzer şekilde köleliği bir hak olarak gördüler.)




156) scent

anlamı     : koku
cümlede : - scent of flower (çiçek kokusu), scent bottle (parfüm şişesi)




155) distribution

anlamı     : dağıtım
cümlede : - Wool was an important local product and its collection and distribution formed part of the city's economy. (Yün önemli bir yerel üründü ve yünün toplanması ve dağıtımının yapılması şehrin ekonomisine katkıda bulunmuştur.)



154) external

anlamı     : dış
cümlede : - external debts (dış borçlar), external dependence (dışarıya bağımlılık)




153) monetary

anlamı     : parasal, para ile ilgili, para
cümlede : - European monetary system (Avrupa para birimi), international monetary fund (uluslararası para fonu IMF)





152) era

anlamı     : dönem, devir
cümlede : - catch the era (çağı yakalamak), open an era (devir açmak)



151) export

anlamı     : ihracat, ihraç etmek
cümlede : - imaginary export (hayali ihracat), export firm (ihracat firması)


150) pros and cons
anlamı     : artılar ve eksiler, lehte ve aleyhte olanlar
cümlede : - We're just weighing up the pros and cons of moving to a  bigger home. (Daha büyük bir eve taşınmanın artı ve eksilerini değerlendiriyoruz.)



149) credibility

anlamı     : inanılırlık, güvenilirlik
cümlede : - destroy one's credibility (güvenilirliğini sarsmak), gain credibility (güvenilirlik kazanmak)




148) excessive

anlamı     : aşırı, fazla
cümlede : -  excessive speed (aşırı hız), excessive wastage (aşırı israf), excessive protection (aşırı koruma)


147) remoteness

anlamı     : uzaklık
cümlede : -  Transportation and communications links have taken away the sense of remoteness felt by past generations. (Ulaşım ve iletişim ağları geçmiş jenerasyonlar tarafından hissedilen uzaklık hissini ortadan kaldırmıştır.)




146) race

anlamı     : ırk
cümlede : -  We now accept that no race is superior to another. (Biz bugün hiçbir ırkın diğerine üstünlüğü olmadığını kabul ediyoruz.) - black race (siyah ırk)

145) revolution

anlamı     : devrim
cümlede : -  Like Europe’s first industrial revolution, which began in the late 18th century and centred on coal, steam and iron, this “second” industrial revolution relied on innovation in three key areas: steel, electricity, and chemicals. (18’inci yüzyılın sonlarında başlayan ve kömüre, buhara ve demire odaklanan Avrupa’nın birinci sanayi devrimi gibi, bu “ikinci” sanayi devrimi de üç önemli alandaki yeniliklere dayandı: çelik, elektrik ve kimyasal maddeler.)


144) decade

anlamı     : on yıl
cümlede : - More than a decade on, however, the tables have turned. (Ancak, on yıldan daha fazla bir süre sonra tablo tam tersine döndü.) - half a decade (beş yıl) - in the last decade (son on yıl içinde)




143) proximity 

anlamı     : yakınlık
cümlede : - The proximity to Asian economies like China is an economic strength. (Çin gibi büyük Asya ekonomilerine olan yakınlık ekonomik bir güçtür.)


142) forbid

anlamı     : yasaklamak
cümlede : - The law forbids the sale of cigarettes to people under the age of 16. (Yasa 16 yaşın altındaki çocuklara sigara satışını yasaklamaktadır.)

141) rush

anlamı     : acele etmek, acele, telaş
cümlede : - moving rush (taşınma telaşı)  - rush hour (trafiğin en yoğun olduğu zaman)




140) sole

anlamı     : tek, bir tane
cümlede : -The sole survivor of the accident was found in the water after six hours. (Kazadan sonra hayatta kalan tek kişi 6 saat sonra suyun içinde bulundu.)
-sole responsible (yegane sorumlu)



139) fatal

anlamı     : ölümcül
cümlede : -Driving fast can lead fatal accidents. (Hızlı araba kullanmak ölümcül kazalara sebep olabilir.) - fatal explosion (ölümcül patlama)



 138) patience

anlamı     : sabır
cümlede : -She treated her students with great patience. (Öğrencilerine büyük bir sabır ile davrandı.)



137) cheer

anlamı     : neşe, neşelendirmek, alkış, alkışlamak, tezahürat
cümlede : - cheer somebody up (neşelendirmek)
-cheer leader (amigo kızı)






136) pretend

anlamı     : yapar gibi görünmek, varsaymak, yapar gibi görünmek, -miş gibi yapmak, rol yapmak
cümlede : - She looked like she was enjoying the party but she was just pretending.  (Partiden hoşlanıyor gibi görünüyordu fakat sadece rol yapıyordu.)


135) rob

anlamı     : soymak
cümlede : - Someone tried to rob me. (Biri beni soymaya çalıştı.)




134) miserable

anlamı     : acınası, perişan, sefil, mutsuz
cümlede : - make one's life miserable (hayatını zehir etmek)



 133) tiresome

anlamı     : yorucu, bıktırıcı, bezdirici
cümlede : -Your story has become tiresome. (Hikayen yorucu olmaya başladı.)
-tiresome talk (vır vır)


132) forecast

anlamı     : tahmin, tahmin etmek, hava tahmini
cümlede : - make a forecast of the weather (hava tahmini yapmak) -financial forecast (mali tahmin) 


131) treaty

anlamı     : antlaşma
cümlede : -Henry VII made commercial treaties with European countries. (VII. Henry Avrupa ülkeleriyle ticari antlaşmalar yaptı.)
-non-proliferation treaty (silahsızlanma antlaşması)


130) manufacture

anlamı     : üretmek, imal etmek
cümlede : -He works for a company that manufactures car parts. (Araba parçaları üreten bir firmada çalışıyor.)
-date of manufacture (imalat tarihi)



129) curiosity

anlamı     : merak, ilgi
cümlede : - I'm burning with curiosity- you must tell me who's won. (Meraktan ölüyorum. Kimin kazandığını söylemelisin.)


128) esteemed

anlamı     : saygın, saygıdeğer
cümlede : - She is one of the highly esteemed managers of our firm. (O, firmamızın oldukça saygın müdürlerinden biridir.)
-deer esteemed members (kıymetli üyeler)



127) loyalty
anlamı     : sadakat, bağlılık
cümlede : -We never had any doubt about her loyalty. (Asla onun sadakatinden şüphemiz olmadı.)
-I'm very impressed by your loyalty to your word. (Sözünüze sadakatinizden çok etkilendim.)



126) genocide

anlamı     : katliam, soykırım

cümlede : -We should all pray for the victims of genocide. (Soykırım kurbanları için hepimiz dua etmeliyiz.)
- so-called armenian genocide (sözde ermeni soykırımı)

125) magnificent

anlamı     : büyüleyici, görkemli, ihtişamlı

cümlede : - They live in a magnificent Tudor house. (Büyüleyici bir Tudor evinde yaşıyorlar.)

-a magnificent view (görkemli görüntü)


124) determined

anlamı     : azimli, kararlı

cümlede : - She is determined to be a good mother to that poor orphan. (O zavallı öksüze iyi bir anne olmaya kararlıydı.)



123) abundance

anlamı     : bolluk, bereket

cümlede : - Fruit and vegatables grew in abundance on the island. (Meyve ve sebzeler adada bolca yetişirdi.)



122) heritage

anlamı     : miras

cümlede : - These scripts are a vital part of the cultural heritage of South America. (Bu yazıtlar Güney Amerika'nın kültürel mirasının önemli bir parçasıdır.)

121) flatter

anlamı     : övmek, pohpohlamak, dalkavukluk etmek

cümlede : - I knew she was only flattering me because she would want something from me. (Sadece benden bir şey isteyeceği için pohpohladığını biliyordum.)

-I don’t approve of the press flattering the government. (Basının hükümeti övmesini onaylamıyorum.)



120) invade

anlamı     : istila etmek

cümlede : - All the villages were invaded during the war. (Savaş sırasında tüm köyler istila edildi.)

119) abandon

anlamı     : terketmek, vazgeçmek

cümlede : - abandon the plan (planı terketmek)
-We had to abandon our house because of the earthquake. (Deprem yüzünden evlerimizi terketmek zorunda kaldık.)



118) sedentary

anlamı     : yerleşik, hareketsiz, yerleşmiş, oturan

cümlede : - sedentary society (yerleşik toplum)
-My doctor says I should start playing sport because my lifestyle is too sedentary. (Doktorum spora başlamamı söylüyor çünkü hayatım çok hareketsiz.)



 117) arrogant

anlamı     : kendini beğenmiş, kibirli, küstah

cümlede : - She is both very arrogant and very rude. (Hem çok küstah hem de çok kaba)



116) pray

anlamı     :  dua etmek

cümlede : eat, pray, love  (ye, dua et, sev)





115) suicide

anlamı     :  intihar

cümlede : attempt suicide (intihar teşebbüsünde bulunmak), suicide attack (intihar saldırısı), suicide attempted (intihar girişimi), suicide bomber (intihar bombacısı)




114) colleague

anlamı     :  iş arkadaşı, meslektaş

cümlede : A colleague of mine will speak at the conference. (Benim bir meslektaşım konferansta konuşacak.)



113) precaution

anlamı     :  önlem, tedbir

cümlede  : -take timely precaution (zamanında önlem almak)
- Every home owner should take precautions against fire. (Her ev sahibi yangına karşı önlem almalıdır.)




112) sacrifice

anlamı     :  feda etmek, feda

cümlede  : -make a sacrifice (fedekarlık yapmak) - avoid self-sacrifice (özveriden kaçınmak) - sacrifice the prisoner to the gods (esiri tanrılara kurban etmek)
-The war requires everyone to make sacrifices. (Savaş herkesin fedakarlık yapmasını gerektirir.)



112) conflict

anlamı     :  anlaşmazlığa düşmek, çekişmek, çatışma, zıtlaşma

cümlede  : -a conflict between two gangs. (iki çete arasındaki çatışma)
-Everyone in my family tries to avoid conflict. (Ailemdeki herkes çatışmaktan kaçınmaya çalışır.)



111) hesitate

anlamı     :  duraksamak, tereddüt etmek

cümlede  : -She hesitated and waited for her friend to say something. (Duraksadı ve arkadaşına bir şey söylemek için bekledi.)
-He hesitated about accepting the job. (İşi kabul etme konusunda tereddüt etti.)



110) blackmail

anlamı     :  tehdit, şantaj

cümlede  : -She blackmailed him for years by threatening to tell the newspapers about their affair. (İlişkileri hakkında gazetelere söyleme tehdidiyle yıllarca ona şantaj yaptı.)
-We can't let them practise this emotional blackmail on us. (Bizim üzerimizde bu duygu sömürüsünü yapmalarına izin veremeyiz.)



109) withstand

anlamı     :  karşı koymak, direnmek, dayanmak

cümlede  : -The materials used to be able to withstand high temperatures. (Kullanılan materyaller yüksek sıcaklığa dayanmak zorunda.)
-They had withstood siege, hunger and deprivation. (Kuşatmaya, açlığa ve mahrumiyete karşı koydular.)



108) rival

anlamı     :  rakip, rekabet etmek

cümlede  : -The two teams have always been rivals. (İki takım daima rakiptir.)
-This latest design has no rivals. (Bu son tasarımın rakibi yok.)



107) exile

anlamı     :  sürmek, sürgüne göndermek, sürgün

cümlede  : -Some of the leaders were arrested and exiled to France. (Liderlerin bazıları tutuklandı ve Fransa'ya sürüldü.




106) eradicate

anlamı     :  yok etmek, kökünü kurutmak

cümlede  : -A worker is spraying pesticides in order to eradicate insects and other pests.
(Bir işçi böcekleri ve diğer haşeratları yok etmek için kimyasal ilaç/böcek ilacı sıkıyor.)
-We can eradicate this disease from the world. (Bu hastalığı dünyadan yok edebiliriz.)



105) bargain

anlamı     :  pazarlık, pazarlık etmek, anlaşmak

cümlede  : -There are no bargains in the clothes shops at the moment. (Şu anda giyim mağazalarında hiç pazarlık yok.)
-He and his friend had made a bargain to tell each other everything. (O ve arkadaşı birbirlerine her şeyi söyleyeceklerine anlaştılar.)



104) prohibit

anlamı     :  yasaklamak

cümlede  : -Smoking is strictly prohibited inside the factory. (Sigara içmek fabrika içinde katı bir şekilde yasaklanır.)


103) underestimate

anlamı     :  küçümsemek, hafife almak

cümlede  : -The influence of the media should never be underestimated. (Medyanın etkisi asla hafife alınmamalı.)
-Never underestimate your opponent. (Rakiplerini asla küçümseme.)


102) fundamental

anlamı     : asli, esas, temel, temel ilke

cümlede  : -There's a fundamental differences between these two political parties. (Bu iki siyasi parti arasında temel farklılıklar var.)



101) emerge

anlamı     : belirmek, çıkmak, doğmak, ortaya çıkmak

cümlede  : -The cat emerged from its hiding place behind the couch. (Kedi kanepenin arkasında saklandığı yerden ortaya çıktı.)
-The facts emerged after a lengty investigation. (Gerçekler uzun bir araştırmadan sonra ortaya çıktı.)